16 Ocak 2012 Pazartesi

3 Ten 1 Yalnızlık'tan pasaj...


İkinci kitap çalışmamın baş kahramanı Sanem'in günlüğüne yazdığı bir yazıyı paylaşmak istedim. Biraz egoistçe olabilir, umarım beğenirsiniz....

''Odamı toplarken gözüm dağınık yatağa gitti ve tekrar fantezi kurmaya başladım, ki bekaretimi bu yatakta kaybetmiştim. Sadece sevdiğim adamın olmak istemiştim,oda bana sahip olmak istemişti ve bunu başarmıştı. İlk beraber olduğum adam üniversiteden sevgilim Buğra'ydı. Ne zaman testislerini boşaltmak istese sevişmiştik. Belli bir süre sonra onun sevgilisi değil, altında yatan, erkekliğini doğuran seks kölesi haline gelmiştim. Bir kadın olarak zor geliyordu bu durum ama onu daha çok istiyordum. Her içimde olduğunda yeni zevklere yelken açıyordum. Ta ki beni başka bir kızla aldatana kadardı. Bu kızda bizimle aynı ortamda bulunan ve devamlı arkadaş arasında takılan Burçak'tı. Bir erkek sevdiği kadınla mı yatardı? Yoksa yattığı kadını mı severdi? ''



Zaman öyle hızlı ilerliyor ki; bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun izleri gibi... Sel gibi, rüzgâr gibi, fırtına gibi... Hiç mi olmalıydı insan çaresiz kadehlerde...




Kaybettiklerine yanmalı mıydı payına bir avuç toprak düşene kadar? Belki o zaman mı rahatlayacaktı artık, vazgeçecekti kaybettiklerine yanmaktan... Yalnızca kendi derdine düşecekti o vakit belki de...



Bir sigara dumanın da içine çekmek miydi geçmişi yaşam? Derinden, ciğerleri dumana yenik düşene kadar... Belki de bu yüzdendi tüm bağımlılıklarımız, kendimizle yüzleşip, hesaplaşamadığımızdandı.



Sicim gibi yağıyor rahmet bu gece, bazen ölülerimizi serinletmek için, bazen toprağa bereket sunmak için, bazen Rab'bın varlığını hatırlatmak için, bazen arındırmak için, bazen de ağlatmak için...



Çırpınış; boğulmak üzere olan bir insan için ne kadar önemli ve ne kadar gereksizse bizler için de öyledir belki de… Çırpındıkça batarız oysaki çırpındıkça da yüzeyde kalabilme umudumuz vardır az da olsa bizi oyalayan… İşte bunlarda hayatın bir kıyısından, kenarından, ucundan. Her şey ne kadar istediğine bağlı olan ve istediklerine ulaşman için gerekli uğraşlarındır esas olan…



Yalnızlık; bazen satırlar dolusu, bazen sokaklar. Bazen nağmeler dolusu, bazen dünyalar… Her birimizin yalnızlığı farklı isimlerde, farklı dokularda, farklı açılarda… Bazen de farklı bilinmezlerde… Buz tutmuş yürek ve vicdanlarımızda saklıyoruz yalnızlığımızı… Gardımız düşmesin, bizi kimseler üzemesin diye.



İsyan; bazen beklenilen fakat asla gelmeyen bir güne, güneşe, sevgiliye, dosta, eşe… Bazen gerici topluma, yalancı bahara, bazen istediğini sunmayan hayata, bazen acımasız bir diktatöre, adaletsizliğe, yargısız infazlara, bazen ön yargı ile beslenen insan katillerine, bazen konuşma hakkı vermeyen bir lidere… Bazen de demokratik olmayan demokrasiye...

1 yorum: