Hasan'ın bana sürprizleri bitmemişti. Gramafon almıştı ve şu anda sayamadığım sayıda plak. Hayallerimde hep gelinliğimle gireceğim evin kocaman bahçesi olurdu. Sevdiğim adamla o bahçede kahvaltı yapar, akşam yemeği yerdik. Çocuklarımızı o bahçede büyütürdük. Yıllar sonra o bahçede torunlarım dolaşırken, ben kendimi gramafondan çalan o müziğin eşliğinde gençliğimi izlerken bulmak isterdim.
Arka fonda bu sefer Müzeyyen Senar, Fikrimin ince gülü çalıyordu. Gramafondan gelen ses bana başka kapılar araladı. Ben bu kısa ama kocaman hayatımda sadece sevmek ve sevilmek istemiştim. Arkadaşlarım beni sevsin istemiştim. Benden bir şey beklemeden sevsinler, yaşanılan onca yılı çöpe atmasınlar istemiştim ama olmadı. Ailem beni sevsin istemiştim. İstediğim elbiseyi almaları ya da aldığım taktirden sonraki hediyeyi sevmemiştim ben. Beni sadece ben olduğum için sevsinler istemiştim. Erkek arkadaşlarım beni sevsin istemiştim. Gözlerimi sevsinler, ruhumu, kalbimi, düşüncelerimi sevsinler istemiştim. Tenimi, vücudumu, göğüslerimi ya da bacak aram için beni sevsinler istememiştim.
Sevgi bazen dokunuştur, saçlarının okşanmasıdır ama ben en çok ruhumun okşanmasını istemiştim. Ben en çok kalbime dokunulmasını istemiştim. Hasan bunu başarmıştı. Zaman makinesine inat beni geçmişten alıp geleceğe götürmüştü. Bu adamı kuşkusuz seviyordum.
Hasan duşa girince bir plak daha taktım. Müzeyyen Senar, Gamzedeyim deva bulmam. Bir bardak viski alıp yayına usulca bir sigara yaktım. Ses ve sözler bu zamanın şarkıcılarını yerin dibine sokacak kadar kaliteliydi. Uzaklara gitmemek elde değildi.
Çok mutlu olursanız bir gün uyanırsınız. O rüyadır çünkü hayat mutlu olmanıza izin vermez. Bu rüyadan uyanmamayı diliyordum. Hayatın bu kadar acımasız olmaması için dua ediyordum.
Hasan belinde havluyla duştan çıktı. Diğer bir havluyla da saçını kurutma telaşına düşmüştü. Bu halini gülümseyerek izledim. Ufak, yaramaz bir çocuk gibiydi ve bu çok hoştu. Usul usul, utanarak yanıma yaklaşıp belime sarıldı. ''Çok içmedin değil mi?'' dedi. Hiçbir şey demedim, sadece boynunun kokusunu ciğerlerime çektim. Toprak kokuyordu, anne, baba kokuyordu. Kocaman adam bebek kokuyordu. ''Beni sakın bırakma'' dedim ve daha sıkı sarıldım.
P.S: Bu blogtaki tüm paylaşımlar şahsıma aittir. ''3 Ten 1 Yalnızlık'' yeni kitabımın adıdır. :)