26 Ocak 2012 Perşembe

Aşk istiyorum. ( 3 Ten 1 Yalnızlık'tan pasaj)


Kahramanımız Sanem'in defterine karaladığı bir kaç cümlelik iç haykırışı.



Aşık olmak istiyorum delice,sorgulamadan ,koşulsuz ,beklentisiz,dolu dolu aşk sözleri fısıldamak ,denize karşı alabildiğine bağırmak ya da dağlara karşı…İçimdeki dinmek bilmeyen bu eksik özlemi tamamına erdirmek istiyorum.

Aşkla sevişip aşkla ağlamak istiyorum,aşkla yaşayıp aşkla ölmek istiyorum. Söylenmemiş cümlelerimin bütün hepsini sarf etmek kalbimi göklere salıvermek istiyorum. Hissizliğimin yerini şefkat, ruhsuzluğumun yerini duygu alsın istiyorum. Nicedir yaşayamadığım her şeyi yaşamak istiyorum sınırsızca…Volkanlar patlıyor içimde…Lavlar sarıyor bedenimi kalbimi…Ellerim soğuk kalbim soğuk…Her gün bir umudum katlediyor kendini umarsız ve acımasızca…

Bıktım soğuk dudaklar ve taş kalplerde ısınmaya çalışmaktan. Dudaklarımın titreyerek öpüştüğü günleri özledim, kalbimin ürkek…. Gönlüme yer etmiş bu nasırı yok etmek istiyorum kazımak alabildiğince… Bir daha nasır bağlamamak üzere. Gözyaşlarımı kurutmak istiyorum bir daha akmamak üzere, hüznü silmek istiyorum tebessümlerimden ve yüzümden bir daha yerleşmemek üzere…

Değerli olabilmeyi hissetmek istiyorum… Okyanuslar gibi derin... Okyanuslar gibi gizemli ulu bir aşk istiyorum kalbime… Yaralarımı iyileştirmek istiyorum nüksetmemek üzere. her gün canlı canlı kalbinin mezarına toprak atan bu kadını yaşatmak istiyorum….”Zaten Aşklar Hep Böyle “ değil diyebilmek istiyorum.
Küçücük bir bedene sığdırdığım devasa dünyamı yaşamak istiyorum. Belki mutluluğun sonsuzluğunu arıyorum, belki çok oluyorum, belki çok şey istiyorum ama ben küçük bedenime sığdırmaya çalıştığım dünyamı yaşamak istiyorum….

Var mı böyle bir aşkı bilen gören duyan? Var mı böyle bir aşkı yaşayan var mı böyle bir adama sahip olan? Alev olmuş yanan bir dudakla erimek istiyorum… Eritmek istiyorum tüm buzullarımı. Ben aşkı istiyorum ben aşkı aşkla yaşamak istiyorum. 

Hüseyin Yıldız

16 Ocak 2012 Pazartesi

3 Ten 1 Yalnızlık'tan pasaj...


İkinci kitap çalışmamın baş kahramanı Sanem'in günlüğüne yazdığı bir yazıyı paylaşmak istedim. Biraz egoistçe olabilir, umarım beğenirsiniz....

''Odamı toplarken gözüm dağınık yatağa gitti ve tekrar fantezi kurmaya başladım, ki bekaretimi bu yatakta kaybetmiştim. Sadece sevdiğim adamın olmak istemiştim,oda bana sahip olmak istemişti ve bunu başarmıştı. İlk beraber olduğum adam üniversiteden sevgilim Buğra'ydı. Ne zaman testislerini boşaltmak istese sevişmiştik. Belli bir süre sonra onun sevgilisi değil, altında yatan, erkekliğini doğuran seks kölesi haline gelmiştim. Bir kadın olarak zor geliyordu bu durum ama onu daha çok istiyordum. Her içimde olduğunda yeni zevklere yelken açıyordum. Ta ki beni başka bir kızla aldatana kadardı. Bu kızda bizimle aynı ortamda bulunan ve devamlı arkadaş arasında takılan Burçak'tı. Bir erkek sevdiği kadınla mı yatardı? Yoksa yattığı kadını mı severdi? ''



Zaman öyle hızlı ilerliyor ki; bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun izleri gibi... Sel gibi, rüzgâr gibi, fırtına gibi... Hiç mi olmalıydı insan çaresiz kadehlerde...




Kaybettiklerine yanmalı mıydı payına bir avuç toprak düşene kadar? Belki o zaman mı rahatlayacaktı artık, vazgeçecekti kaybettiklerine yanmaktan... Yalnızca kendi derdine düşecekti o vakit belki de...



Bir sigara dumanın da içine çekmek miydi geçmişi yaşam? Derinden, ciğerleri dumana yenik düşene kadar... Belki de bu yüzdendi tüm bağımlılıklarımız, kendimizle yüzleşip, hesaplaşamadığımızdandı.



Sicim gibi yağıyor rahmet bu gece, bazen ölülerimizi serinletmek için, bazen toprağa bereket sunmak için, bazen Rab'bın varlığını hatırlatmak için, bazen arındırmak için, bazen de ağlatmak için...



Çırpınış; boğulmak üzere olan bir insan için ne kadar önemli ve ne kadar gereksizse bizler için de öyledir belki de… Çırpındıkça batarız oysaki çırpındıkça da yüzeyde kalabilme umudumuz vardır az da olsa bizi oyalayan… İşte bunlarda hayatın bir kıyısından, kenarından, ucundan. Her şey ne kadar istediğine bağlı olan ve istediklerine ulaşman için gerekli uğraşlarındır esas olan…



Yalnızlık; bazen satırlar dolusu, bazen sokaklar. Bazen nağmeler dolusu, bazen dünyalar… Her birimizin yalnızlığı farklı isimlerde, farklı dokularda, farklı açılarda… Bazen de farklı bilinmezlerde… Buz tutmuş yürek ve vicdanlarımızda saklıyoruz yalnızlığımızı… Gardımız düşmesin, bizi kimseler üzemesin diye.



İsyan; bazen beklenilen fakat asla gelmeyen bir güne, güneşe, sevgiliye, dosta, eşe… Bazen gerici topluma, yalancı bahara, bazen istediğini sunmayan hayata, bazen acımasız bir diktatöre, adaletsizliğe, yargısız infazlara, bazen ön yargı ile beslenen insan katillerine, bazen konuşma hakkı vermeyen bir lidere… Bazen de demokratik olmayan demokrasiye...

Eurovision dair...


Eurovision ilk başta nedir? Avrupa Yayın Birliği'nin her yıl Avrupa ülkeleri arasında düzenlediği dünyanın en ünlü ve uzun soluklu şarkı yarışmasıdır.1956'da başlayan Eurovision macerası, San Remo Şarkı Festivali'nde doğdu. 24 Mayıs 1956'da İsviçre'nin Lugona kentindeki Kursaal Theatre'da gerçekleştirilen ilk gecede Hollandasviçre, Belçika, Almanya, Fransa, Lüksemburg ve İtalya iki kez yarıştılar. Gecenin birincisi Lys Assia'nın söylediği "Refrain" şarkısı ile İsviçre oldu.

Nedense bu yarışma Türkiye için her zaman vatan, millet meselesine dönüşmekte. Peki neden? Amaç ülkemizi tanıtmak mı? Yada el üstünde tuttuğumuz sanatçılarımızı bir anda yerlere sermek mi? Normal, sizin gibi duyguları olan, sadece meslekleri şarkı söylemek olan insanlar belli bir sıralamaya göre şarkılarını seslendiriyor. Ülkelerden gelen puanlarla o yılın birincisi belirleniyor.

Ama Türkiye bu yarışmayı vatan kurtarılacak gözü ile baktığı için kadılan sanatçıda, halk baskısı ve daha büyüğü TRT baskısı var. Kimileri güzel neticeler aldı. Kimi değerleri bu yarışmalarda kaybettik biz. Bu senede Bakü'de olacak Eurovision yarışmasına Can Bonomo'yu gönderme kararı aldı TRT. Neye göre? Kime göre? Kim istedi de seçildi? Bu sorular muamma, önemlide değil. İngiltere Adele ile katılacağı bir yarışmada, yanlış anlamayın ama Can'ın pek bir parlaklığı olamaz.

Zaten o yarışma baştan yalan dolan. Kimse sese oy vermiyor ki? Komşu komşuya oy veriyor. Kuzeyliler yan komşularına, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetime, GKRY'de Yunanistan'a, Slavlar yine birbirlerine veriyorlar oyları. Bunu ilkokulda ki çocuk bile bilirken neyin peşindeler zaten bunu anlamış değilim. Şimdiye kadar Türk halkı hep adaletli davrandı. Yine 12 puana kadar adaletli davranıyor. Bizde kendi ırkımıza oy veriyoruz. Azerbaycan candır diyoruz, iyide yapıyoruz.

Gerek yok böyle böyle saçma sapan gündeme. Kliplerin yasaklandığı bir ülkede biz nereye gidiyoruz diye soralım. Tosun Paşa filminde Adile annemizin bacaklarını görüyoruz diye erotik diyen zihniyete kocaman öpücükler...