30 Temmuz 2013 Salı

Popcorn İnsanlık...






Mısır'da demokrasi savaşında ölü sayısı 127 yaralı sayısı 299 olduğu tahmin ediliyor. Yıllardır cunta yönetimin, postallı ayakları altında ezilen halk. Seçimle lider seçtikleri Mursi'ye sahip çıkıyor, canları ve kanlarıyla...

Mısır'da asker yine dayanamadı tabi ki. "Demokrasiye ne hacet, ne gerek var?" der gibi tanklar, ağır silahlar ve postallar sokaklarda, caddelerde. Rabiatul Adeviyye meydanı kan ağlıyor lakin her dakika daha da kalabalıklaşıyor. Kalabalıklaştıkça asker halkını öldürüyor. Sisi'ye Si git demek düşüyor ama dünya susuyor.

Dünyanın büyük gücü, koruyucu, demokrasi dostu ve özgürlük dağıtıcı Amerika susuyor, Birleşmiş Milletler susuyor, İttifaklar, Arap Birliği, İslam Örgütü, Çevreciler, İnsan Hakları Aktivistleri susuyor, dünya susuyor... Kulakları sağ edici çığlıklar göğü yırtarken insanlık susuyor Mısır'a...

Irak'ta sustuğu gibi, Afganistan'da sustuğu gibi, Pakistan'da sustuğu gibi, Arakan, Patani, Keşmir, Nepal, Doğu Türkistan, Filistin, Somali, Burnika Faso, Kosova, Bosna Hersek, Çeçenistan, Cibuti.... Herkes izliyor, herkes görüyor, herkes üzülüyor ama herkes susuyor...

Türkiye'de özgürlük olmadığını söyleyen ben, Gezi Parkı için evime girmeyen ben, ne zaman bu kadar duyarsız olabildim? İnsani duygularımı ne zaman, kim köreltti? Empati neden kuramıyorum? Evime bomba düşmedi diye mi? Babam ekmek almaya gittiğinde kurşunla öldürülmedi diye mi? Aç kalmadım diye mi? Heyhat insanlık dağıt ey rab!

H.Y

"Korkuyorum, bir gün biri çıkıp Ey İnsanoğludiyecek ve kimse üstüne alınmayacak" İlhan BERK

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Elif Şafak nasıl Elif Shafak oldu?





Elif Şafak nasıl Elif Shafak oldu?


 Elif Şafak’ın Baba ve Piç adlı kitabında yazdıklarından birkaç kesit :

“Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden.”

“Silah arama bahanesiyle Ermeniler’in evlerine girip sonra da yağmalıyorlar… Sıradan Türklerle ne konuşacaksın, eğitim görmüşler bile ya milliyetçi ya cahil...”

“1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden.. Bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duydun mu? Erkek bırakmıyorlar ortada...”

“Ayaş’ta sağ kalan olmamış. Çankırı’ya götürülenler de peyder pey öldürülmüşler. Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş,bazıları da öldürülmüş.”

“Orada yerleşik milyonlarca Ermeni’ye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler!Y etim bırakıldılar. Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular. Türkler’di 1915’te bunları yapanlar.”

“Sen kalk gel Orta Asya’dan, dal dostoğru Anadolu’nun bağrına... Bütün akrabalarını 1915’te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum.”

“Türkler, Ermenilerin evlerini basıp yağmaladılar, sopalarla balta saplarıyla dövdüler, aç bırakıp öldürdüler, asimile ettiler, yetim bıraktılar, mallarını mülklerini ellerinden aldılar, soykırım uyguladılar; Türkler tam bir kasap!”

Baba ve Piç

 Ardından Elif Şafak Sanat ve Edebiyat Nişanesi(Chevalier Des Arts et Lettres) ödülü ile taçlandırdı Fransa...

Orhan Pamuk? 

Türkler 1 milyon Ermeniyi ve 30 bin Kürdü öldürdü” dedi ve Nobel.. Susuyoruz ve bu komediyi izliyoruz... Ve bunları yiyoruz, vallahi yiyoruz... 



P.S: Ooo maaay gaaddd! O ödüller alınırken göz yaşlarıma hakim olamadım. Ne övünç verici, ne mükemmel bir şey. Ahh kıyamam onlara ben. Neyse siz yine de okuyun onları.



P.S2: 
Elif Şafak / Shafak abhuahsahdhasfgajdjas :D 

Vatanseverlik...





Bir bireyin ülkesine duyduğu sevgi ve bağlılıktır. Vefa'dır lakin günümüzde o da sadece bir semt adıdır. Köpek bile yediği kaba pislemez iken bizim içimizden, tamda bizden olan insanlar köpekten daha beter bir halde. Onu, anasını, babasını doğuran, besleyen bu Anadolu topraklarına ihanet içindeler...

Bazen vatanseverlik Uğur Mumcu olmaktır. Sol olup, aydın olup bu ülkede milyonları küçücük kollarında kucaklayabilmektir. 


Eşref Bitlis olmaktır. Devletin hatasını kabul edip devletin bekası için çalışabilmektir.


Gaffar Okan gibi bölücülerin gelir kaynaklarını canın pahasına yok etmek, o para akışını kesmektir.


Recep Yazıcıoğlu, vatanı, milleti, geleceği için delicesine çalışıp "Süper Vali" olarak bir ülkenin kahramanı olabilmektir.


Muhsin Yazıcıoğlu gibi 7.5 yıl hapisin 5 yılını ışık almayan hücrede tek başına geçirip suçsuzluğu anlaşılınca "Vatan sağ olsun" diyebilmektir.


Vatanseverlik öyle isimle, güçle kudretle olacak iş değildir. Lakin ismini tarihe altın harflerle yazdırır "Vatanseverlik."


Nene Hatun mesela 20 yaşındayken küçük oğlunu ve kızını evde bırakıp Erzurum Aziziye Tabyası'nın savunulmasına üstün başarı gösterip tarihe ismini yazmıştır.


İstiklal Madalyası sahibi Kara Fatma ya da ülkesi için donarak ölen Şerife Bacı... 



Vatanseverlik öyle milliyetçilikle alakalı bir şey de değil. Nene Hatun Kürt. Şerife Bacı Türk. Biri solcu, diğeri sağcı... Amaç  bir, ülkenin bekası ve büyüklüğü. Bizi doğuran Anadolu topraklarına dik ve onurlu bir duruş belki de. Zor zanaat bu devirde delikanlı olabilmek. Anadolu kadını kadar delikanlı olabilmek ise çok daha zor... 



Önemli olan köpekten daha alt seviyede olmamak. Çünkü yediği kaba pislemez köpek. Pislerse kapı dışarı atılır. Bir gün herkes atılır, er ya da geç...

18 Temmuz 2013 Perşembe

Ayşe tatile çıksın...




Ayşe Arman, usta gazeteci, sağlam kalem, iyi bir yazar... "Kime göre?" diye sorunuzu duydum. Değişken midir zirvede olmak, pek fazla değil ama değişkendir. Ayşe'nin oturduğu yer belli çünkü... Güçlü bir koltukta.

Sanırım son günlerde Ayşe tarzını değiştirdi. Magazinsel ve sosyal sorumluluktan direk silahlarını hükumete çevirdi. Polis teşkilatı üzerinden vuruyor birilerine... Geçmişe baktığımızda Ayşe kadına karşı şiddet, tecavüz ya da popüler sanatçılarla yaptığı röportajla gündeme gelirdi. Aşk-ı Memnu "Yastık" olayını unutmadık değil mi?

Tarihinde en kötü röportajı Ertuğrul Özkök ile olandı. Allah'tan sevgili Balçiçek İlter okkalı bir cevap verdi ona. Ah o uyuz günler. Ayşe yoruldu yoruldu.

Şimdide polisleri konuşturuyor Ayşe. Sorular soruyor, cevaplar alıyor. Devlet devlete atarlanıyor. Polis diyor ki: "Arkadaşın eşi doğurdu, aradan 17 gün geçti, çocuğunu göremiyor. Yeni doğmuş bebeği Taksim’e getirip, babasına gizlice gösterdiler. O haldeydik..."

Komedi filmi? 17 günlük bebeği zaten hangi şuurla oraya getiriyorlar? Ayrıca Gezi Parkı'nda görev almayan polislere Gezi Parkı olayları ile ilgili soru sormak nasıl bir mantıktır? Canım ya Ayşe yoruldu.

Ayşe önemli olan bulunduğun yerden birilerine sallamak mı? Yoksa kötü gördüğün bir şeyi yaygara, hava atmadan düzeltmek mi? Kendi içinde cevap ver Ayşe.

Napacak ama kız, yoruldu yoruldu. Yıllardır bir yere gelecem diye didinip durdu, çok çekti be. Reklam filmlerinde, sinema filmlerinde içi dışına çıktı. Reklamlar da kıza daire sattırmaya çalıştılar. Fanus gibi bir rezidansa sıkıştırdılar. O da ne yapsın komşu aradı kendine. 

Ayşe'de bir de şöyle bir şey var. O herkesi eleştirir, herkesi yıkar geçer ama kendi eleştirilemez. Tipik bir milletvekili gibi. Acaba aday mı olsa? Siyasette ne can yakar, ne gündem yaratır bizim Ayşe.

Benim naçizane bir tavsiyem var Ayşe'ye. Yoruldu, vallahi çok yoruldu. Ayşe tatile çıksın be. İzin ver Hürriyet...

P.S: Şimdi "Ayşe'ciğin yaptığını yapıp bir yerlere saldırıyorsun sende" diyebilirsiniz. Benimde tatile ihtiyacım var sanırım. Bazen kendi kendime konuştuğum bile oluyor, neyse bunu bilmeniz size bir şey kazandırmayacak, lakin okumaya devam ediyorsunuz. Meraklısınız. Neyse öptüm, by, kib, aeo.

4 Temmuz 2013 Perşembe

Popcorn..







Mısır medeniyetin bel kemiği, insanlığın aynasıdır. M.Ö 4500 yılına dayanan bir geçmişi vardır. Geleceği de olacaktır. Her zaman bir özgürlük mücadelesi vermiş ve kazanmıştır.

Gel gelelim 3 Temmuz darbesine, postmodern falan değildi. Düpedüz DARBEydi. 30 yıllık Hüsnü Mübarek diktatörlüğü ardından Mısır Devrimi ile Hüsnü Mübarek gitmiş ve halk uzun yıllar sonra sandıklarla bir adamı seçti Muhammed Mursi.

Muhammed Mursi oyların 3/2'sini alarak Mısır'ın 5. Cumhurbaşkanı olmuştu. Darbenin ardından yaşanan gerginlikler, ekonomi, işsizlik gibi konular halkı tekrar sokağa döktü ve 22 Kasım 2012'den 3 Temmuz 2013'e kadar devam eden eylemlerin sonrası Silahlı Kuvvetler ülkenin yönetimini eline almıştır. Mursi darbeyi kabul etmemiş ve ev hapsine alınmış. Mursi yandaşları kefenlerini sırtlarına alıp sokaklara, askerin karşısına dökülmüştür...

Hadi bir ülkede bir şeyler yaşanıyor. Halk, asker, siyasi tamamen birbirine girmiştir. Akıllı bir adam bunu yorumlayan ülkelere bakmak zorundadır. Darbeyi destekleyen zihniyete bakmak zorundadır.

Suriye Diktatörü Esed: Mısır'da olan İslamın çöküşü.

ABD başkanı Obama: Ordu kalıcı değil geçici olmak zorunda.

BM: Durum endişe verici.

Suudi Kralı: Askeri tebrik ediyoruz.
***

BM zaten kız gibi her şeye ağlıyor ama bir yaptırımı yok. Çifte standartlarıyla tanıyoruz.

ABD petrol kokusu aldığı ülkeleri özgürleştirir(!) ve o ülkeden çıkmaz. Açıklaması zerre tatmin edici değil.

Suudi Kralı, keyfinde. Parası, ülkesi ve haremi ile hava atma derdinden, diğer ülke ve insanlığın acılarını gördüğünü sanmıyorum bile.

Esed... Ah Esed sen en son konuşacak adamsın. Senin ağzına mı kaldı bir ülkeyi eleştirme? Ajdar'ın Eurovision'da juri üyesi olması gibi bu. Sen katilsin be Esed. Sende devrileceksin, az kaldı.

Türkiye'den sevgili CHP milletvekilleri... Bir milletvekili bu sözleri nasıl söyleyebilir? Darbeyi, postalı, cuntayı nasıl savunabilir? Halkın iradesini nasıl hiçe sayabilir? İşte bu yüzden laiklik dışında hiçbir şekilde oy alamaz ve %20'den yukarı alamayacaksınız.

Mısır'ın, Mursi'nin ve asil Mısır halkının onurlu mücadelesini kutluyorum ve yeniden ihtişamlı günlere dönmelerini temenni ediyorum... Dönmeli ki ellerinde popcorn'ları ile sizi izleyen nifak tohumları atan ülkelere karşı masaya yumruğunuzu vurun!

Tahrir meydanında yeniden özgürlük şarkıları söyleyeceğiniz ve darbe yanlılarını cezalandıracağınız, tanklara ve silahların namlularına çiçek koyacağınız günlere. Siz Hz. Musa'nın direnişini yapıyorsunuz. Bizler sizinleyiz. Firavunları boğmak için...

P.S: Darbeyi destekleyen herkes Berfo ananın oğlunun katilidir! Ellerinizdeki kanı silin!

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Kavga etmeyin sevişin...





31 Mayıs 2013 Taksim Direnişi... Ondan, bundan, şundan...

İlk günden beri alanda olmanın gururu ve sevinci her an içimde var olacak. Yediğim gazlar zaten bir harikaydı. Sanırım bu kış herhangi bir virüs bana yaklaşamayacak. Zaten TOMA'yla ciddi ve düzeyli bir ilişkim olduğu kanaatindeydim.

Marjinaller falan yoktu. Açığı, kapalısı, yaşlısı, genci, çocuğu... Polisten kaçarken birbirine çarpıp özür diliyordu insanlar. Nasıl marjinal olabilirdik?

Polisin orantısız gücüne bizzat tanıklık ettim. Divan otelinin önünde uyarılma olmadan onlarca biber gazı kapsülü ve iki TOMA'nın suyuna maruz kaldık. Taş çatlasın 70 kişiydik. İyi giyinimli adamlar, topuklu ayakkabılı kadınlar, çok marjinaldik çok. Yalan yanlış bilgiler dolandı durdu. Neyse ki üçüncü gün Taksim'e girebildik. Sabahına mükemmel bir temizlik gerçekleşti. Gezi parkından dışarı, Taksim meydanına bir baktım ki, her yerde siyasi partiler, bölücü Apo posterleri. O an gözlerim doldu. Ben o yorgunluğu, acıyı, çileyi bir kaç partinin rantı için yapmamıştım ki. Özgürlüğüm ve demokratik hakkım için vermiştim bu kadar çabayı. Acaba kandırıldım mı?

Hiçbir zaman unutulmayacak kayıplar, derin yaralar açıldı. Kelimelerle tarifi olmayan yaralar... Hiçbir zaman tekrar aramıza gelmeyecek kayıplarımız...

"Menderes asıldı, Özal zehirlendi, başbakanımızı yedirmeyiz" kimse kimseyi yeme telaşında değildi zaten.

Başbakanın eşine yapılan fütursuz sözler ve Halit Ergenç'in eşi Bergüzar Korel'e söylenen sözler...

Her iki tarafta terbiyesizler ordusu olduğu aşikar. Her iki tarafta provokatörler var.

Kamu malına zarar, esnafa zarar, çevreye zarar evet var. Hatta Okmeydanı'nda ağaç yakıldı. Buna birebir şahit olmak üzücü ama her eylemde vardır...

El-Kaide, Hizbullah kötü diye, bu hoş görü dini İslam'ı kötüler mi? Ya da tüm müslümanları? Her kalabalıkta aşırıcılar olmuştur, olacaktır.

İdrak edemediğimiz bir şey daha var. Polisin, milletvekilinin, başbakanın patronu BİZLERİZ. MİLLETtir patron. Biz maaşını öderiz her bir adamın.

"Türk milleti zekidir." M.Kemal Atatürk... Zeki Türk milletinin seçtiği adamları eziyoruz, eziyoruz... Peki iktidarın karşısında etkisiz eleman gibi duran, SIFIR MUHALEFET'i prensip haline getirmiş meclisteki diğer partiler? Onlara inadına oy verenler koyun değil midir efenim?

Boş verin her şeyi, herkesi... Dış güçleri, iç güçleri, düşmanları, ayrılıkçıları, ırkları, dinleri, dilleri, renkleri, cinsiyetleri...

Tek Çare Sevgi... İlk önce aynada gördüğümüzü sevmekle başlamalıyız işe. Kavga etmeyin sevişin, sevişin...