16 Nisan 2013 Salı

Şerefine şerefsiz...




Hiç yoktun hesapta, bir anda çıktın sahneye... Sevmeden seviyormuş gibi yaptım. Zamanla sevdim, çok sevdim. Hatta bir ara kalemi, kağıdı atıp sana çikolata yapmak, bu işte usta olmak istedim. Seversin ya çikolatayı. Bir de böyle bahçeli bir evimiz olsun sana mevsimi hiç geçmeyen papatyalar yetiştirmek istedim.

Sen hasta olsan bile açısını benim çekmemi diledim. Her gece dua ettim. Asık yüzünü görünce cehennemi yaşadım, gülümsemenle cennetle tanıştım. En iyi işimdi seni sevmek, seni mutlu etmeye çalışmak. Fazlasıyla bencildin, ziyadesiyle kör kütük aşıktım. Karşı koyamadım.

Her gelişinde gitmemen, gittiğinde de dönmen için dualar ettim. Adaklar adadım yüzün gözün hürmetine, mutluluklar diledim benden sana binlerce...

Neden gittin ki sen? Aklımdan çıkmayan o adın her aklıma geldiğinde(!)  şehrime yağmur yağıyor... ya da gözlerime... Sağnak dinsin diye, acın geçsin diye dua ediyorum... Hâlâ masum rüyalarıma girip gecemi mahvettiğin de oluyor, hayatım gibi. Çok istiyorum ama yine de kızamıyorum. Neden bilmiyorum ama seni gereğinden, haddinden, hak ettiğinden fazla seviyorum... Değmezsin bunu inan bende biliyorum ama karşı koyamıyorum...

Akşam oluyor sen, sabah, öğle, ikindi sen... Bir gün daha geçiyor sensiz ama senle...

P.S: Şerefine şerefsiz hayat.... Ergenlik sancıları... Coming Soon.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder